Kısaca Monroe Doktrini Nedir? (1823)
Amerika Birleşik Devletleri tarafından 1823 yılında ilan edilen Monroe Doktrini nedenleri ve sonuçları nelerdir? Kısaca Monroe Doktrini nedir?
Kısaca Monroe Doktrini (Yalnızlık Politikası)
Monroe Doktrini, Avrupa’nın Amerika kıtasının kaderine müdahalesini, ABD’ye karşı doğrudan bir hakaret olarak gören ve buna güçlü bir şekilde karşılık verilmesini öngören bir politikadır. Bu durum, çok sayıda eski Avrupa sömürgesinin kurtuluş mücadeleleriyle aynı döneme denk geldiği, sömürgecilik ve emperyalizmle doğrudan yüzleştiği ve yeni kurulan Latin Amerika cumhuriyetleri için garantör görevi gördüğü için dönemin uluslararası siyaseti üzerinde özel bir etkiye sahipti.
Monroe Doktrini, ABD’nin bunu destekleyecek askeri güçten yoksun olduğu bir dönemde yayınlanmış olsa da, daha sonra Kuzey Amerika ulusu ile kıtanın geri kalanı arasındaki uluslararası ilişkileri tanımlamada önemli hale gelecekti. Bu durum gelecekteki ABD emperyalizminin bir habercisi olarak görülür.
Kısaca Monroe Doktrini, 1823 yılında ABD Başkanı James Monroe (adı da buradan gelmektedir) tarafından Amerika kıtasının geri kalanına ilişkin olarak benimsenen ve ruhu “Amerikalılar için Amerika” ifadesiyle özetlenen bir politikadır.
Monroe Doktrini’nin İlânı
1776’daki Bağımsızlık Bildirgesi ve 1783’te İngiltere ile savaşın sona ermesinin ardından ABD, dönemin uluslararası siyasetinde yavaş yavaş yeni bir oyuncu olarak kendini kabul ettirdi. Bu yeni rol, 1798-1800 yılları arasında Napolyon Bonapart’ın Fransa’sına karşı yürütülen deniz savaşında, 1803 yılında Louisiana’nın satın alınmasıyla sonuçlanan müzakerelerde ve 19. yüzyılın başlarında İspanyol Florida’sı ile Georgia eyaleti arasındaki sınırda yaşanan çeşitli çatışmalarda kendini göstermiştir.
1812 yılında Amerikalılar, Birleşik Krallık’ın Napolyon Savaşları ile meşgul olmasından yararlanarak Britanya İmparatorluğu’na ait Kanada topraklarını işgal etti. Bu durum 1815 yılına kadar süren ve İngilizlerin Washington şehrini yağmalayıp yaktığı bir savaşa yol açtı. Çatışma, sınırları savaş öncesi durumuna döndüren Ghent Antlaşması‘nın imzalanmasıyla sona erdi.
Anglo-Amerikan Savaşı’nın sona ermesi Prusya, Rusya İmparatorluğu ve Avusturya İmparatorluğu’nun Kutsal İttifak’ı kurmasıyla aynı zamanda gerçekleşmiştir. Avrupa’nın en muhafazakâr monarşileri arasındaki bu anlaşma, İspanyol Krallığı’nın Amerika’daki sömürgeleri üzerindeki hâkimiyetini yeniden tesis etmek için askeri harekâtlara yetki veriyordu.
Bu durum, Avrupalı güçlerin Amerika kıtasında yeni sömürge imparatorlukları kurmaya çalışabileceğinden korkan ABD hükümetini alarma geçirdi. Başkan Monroe’nun yönetimi bu planları engellemek için kendi adını taşıyan doktrini ilan etti.
Kısaca Monroe Doktrini’nin Nedenleri
Monroe Doktrini’nin nedenleri arasında aşağıdakiler öne çıkmaktadır:
- Kutsal İttifak’ın İspanyol Bourbonlarının Amerika’daki sömürge imparatorluklarını yeniden inşa etme planlarına verdiği destek.
- Amerikalı liderlerin Napolyon Savaşları’nın sona ermesinden sonra Fransa, İngiltere, Portekiz ve Hollanda’nın kaybedilen sömürgeleri geri almaya veya Amerika kıtasında yeni topraklar fethetmeye çalışacakları korkusu.
- Amerikalı liderlerin, eski Başkan Thomas Jefferson’ın “Amerika Birleşik Devletleri’nin kendine ait bir yarım küresi vardır” şeklindeki özdeyişini gerçekleştirme iddiası.
Monroe Doktrininin Temel Amaçları
Kısaca Monroe Doktrini’nin temel amacı Batı Yarımküre’de yeni bağımsızlığını kazanan ulusları daha fazla Avrupa sömürgeciliği ve müdahalesinden korumaktı. Doktrin, Amerika Birleşik Devletleri’nin Amerika’daki hiçbir yeni koloniyi tanımayacağını ve yeni bağımsız devletlerin işlerine herhangi bir Avrupalı müdahalesine karşı çıkacağını ilan etti. Ayrıca Doktrin, Amerika Birleşik Devletleri’ni Avrupa’nın sömürgeleştirme ve müdahale tehdidinden korumaya hizmet etmiştir.
Monroe Doktrini’nin Sonuçları
Kısaca Monroe Doktrini’nin sonuçları aşağıdaki gibi olmuştur:
- Avrupa’nın Amerika’yı yeniden sömürgeleştirme planları, Amerika Birleşik Devletleri’nin askeri tehdidinden çok İngiliz muhalefeti nedeniyle engellendi. Buna rağmen, Amerika Birleşik Devletleri’nden herhangi bir müdahale gelmeden, Avrupa’nın Amerikan ülkelerine bazı müdahaleleri oldu. Bunlar arasında İngiltere’nin 1833’te Falkland Adaları’nı gasp etmesi,1845’ten 1850’ye kadar Río de la Plata’nın İngiliz-Fransız ablukası altında kalması ve 1861 ile 1865 arasında Dominik Cumhuriyeti’nin İspanyollar tarafından işgali yer alıyordu.
- Yaşanan durumlar bazı Latin Amerikalı liderler arasında coşku yaratırken, bir yabancı tahakkümünden çıkıp diğerine girme konusunda dikkatli olunması gerektiğini savunan diğer liderler arasında ihtiyat ve şüphe uyandırdı. Zamanla ABD’nin “Amerikalılar için Amerika “dan söz ederken Amerika ile tüm kıtayı, Amerikalılar ile de sadece Amerikalıları kastettiği anlaşıldı.
- Birleşik Devletler’in sınırlarını batıya doğru genişletmeye devam etmesini sağladı. Bu genişleme, Amerikalıların Atlantik ve Pasifik arasındaki tüm bölgelere hükmetmeye istekli olduğu Manifest Destiny Doktrini‘nin gelişmesine yol açtı.
- Başkan Rutherford Hayes’in 1880 yılında, kıta dışı emperyalizmlerin müdahalesini önlemek amacıyla Amerika kıtasında inşa edilecek okyanuslar arası kanal üzerinde Amerika Birleşik Devletleri’nin münhasır kontrol sahibi olması gerektiğini ileri süren bildirilerin destek bulması.
- Gelişmeler 1902 ve 1903 yılları arasında bazı Avrupalı güçler tarafından Venezüella kıyılarının deniz ablukasına alınması sırasında ABD’nin Venezüella adına müdahale etmeyi reddetmesine yanıt olarak Drago Doktrini‘nin ilan edilmesine yol açtı.
- Başkan Roosevelt, 1904’ten itibaren Latin Amerika’daki ABD hegemonyasını meşrulaştırmayı amaçlayan ve Büyük Sopa Politikası olarak adlandırılan politikayı uygulamaya koydu.
Kaynaklar:
Kısaca Monroe Doktrini (1823) yazımıza benzer şu içeriklere de göz atabilirsiniz.